Irak’ın
kuzeyindeki Kürt olmayan unsurlar için en zor zaman:
Tartışmalı bölgeler mi, yoksa el konulan bölgeler mi?
Tarih: 15 Eylül 2009
No: Rep.22-I1509
Ne
yazık ki, Iraklılar onyıllarca süren diktatörlüğün,
savaşın, ekonomik ambargonun ve son olarak da ABD işgalinin
acılarını yıllardır yaşıyorlar. Bu uzun
dönem Irak halkının tüm kesimlerinin psikolojik ve fiziksel olarak yorgun
düşmesine yol açtı.
Irak’ın
başına gelen tüm bu felaketlere rağmen, Iraklılar
ülkelerini yeniden inşa etmeye devam ediyorlar, küresel ve bölgesel
güçlerden Irak’a sempati duyanlar da yeni Irak devletinin temellerinin
inşası için Irak’a maddi-manevi yardımlarda bulunuyorlar.
Iraklılar insan hakları kültürü ve demokratik bir Irak inşa
etmeye kararlılar. Onların da amaç ve hedeflerinin aynı
olduğu ümidi içinde, başta Batı olmak üzere, dünyanın desteği
ve ilgisiyle, Orta-Doğu’da demokrasinin köşe taşlarını
kuracaklar.
Fakat, Iraklılar işgal sonrasında sayısız
sorunlarla karşı karşıya bulunuyor. Bu sorunların en
önemlileri dini mezhepçilik ve etnik ırkçılıktır. Bu durum,
dengesizliğe, politik istikrarsızlığa ve güvensizliğe
neden oldu, günlük hayatı tüm yönleriyle olumsuz etkileyen ekonomik
istikrarsızlıkta etkin rol oynadı.
ABD
işgali sırasında ve sonrasında yıllarca her gün onlarca,
hatta yüzlerce Iraklının öldürülmesinin başlıca
nedenlerinin dini mezhepçilik ve misilleme temayülü olduğu görülüyor.
Ulusal ve uluslararası çabaların orta Irak’ta dökülen kanları
durdurmaya yoğunlaştığı bir zamanda, Peşmerge
milislerini ve güvenlik birimlerini arkasına alan Kürt partilerinin
denetimi altındaki kuzey Irak bölgelerinde sistematik insan hakları
ihlalleri gerçekleşmeye devam ediyor.
Ülkenin
çeşitli etnik ve dinsel toplumlarının çoğu kuzey Irak’ta
yaşıyor: Şebekler, Yezidiler,
Keldani-Süryanileri, Türkmenler, Kürtler ve Araplar. Eskiden görece
büyüklüğüne bakılmaksızın bunların hepsinin hayat
standardı yaklaşık olarak eşitti ve hepsi de eski siyasi
sistemin baskısına maruz kalıyordu. Fakat 1991 sonrasında,
özellikle 2003 yılındaki ABD işgalinin ardından bu unsurlar
arasındaki denge bozuldu.
Kürtler için
Güvenli Bölge oluşturulunca, bu durum bir yanda Kürt yurttaşlar,
diğer yanda öteki Iraklı toplumların mensupları
arasında ekonomik, politik ve hatta kültürel potansiyeller
açısından büyük bir uçurum yarattı. Sonuçta kuzey Irak’ta
ırkçı Kürt siyasi partilerin hegemonyasına yol açıldı.
1991
sonrasında kuzey Irak’taki unsurlar arasında dengesizliğe yol
açan en önemli faktörler şunlardır:
ö
Kürt olmayan toplumlar onyıllarca baskıya maruz
kalıp, Baas Hükümetine doğrudan karşı çıkamazken, Kürt
toplumu, bölgesel ve batılı güçlerden maddi-manevi destek aldı,
bu da onun kuzey bölgesinde iktidar dizginlerine hâkim olması
kolaylaştırdı.
ö
Kürt Güvenli Bölgesinin oluşturulmasında
diğer Iraklı unsurlar dışlanırken, bunun yönetimi Kürt
aşiretlerini ve milislerini arkasına alan siyasi partilere verildi, bu
da güvenlik güçlerinin politize edip, Kürt olmayan
toplumların marjinalleştirilmesine yol
açtı.
ö
Kürt milliyetçisi partilerin, Irak’ın ulusal
gelirlerinin büyük bir bölümünü bağımsız olarak kullanabilmeleri
ve kuzey sınır kapısından elde edilen gelirlerin
onların denetiminde olması, Kürt otoritelerine ek mali kaynaklar ve
güç kazandırdı.
Kürt
partilerin Kürt ırkını yücelten politikası, Kürtlerin kendi
etnik hedefleri için tehdit oluşturduğunu düşündükleri herkesle
kavga etmeye hazır, fanatik bir kuşağının ortaya
çıkmasını teşvik eden, yanlış tarihi ve
coğrafi bilgilere dayalı ders programlarının
hazırlanmasına yol açtı. Bu koşullar altında, Kürt
milisleri (Peşmerge), Güvenlik Güçleri (Asayiş) ve istihbarat
örgütleri (Parastin) aynı anlayışla oluşturuldu.
2003
işgali öncesinde Kürt halkı kendi yurtlarının
başkaları tarafından işgal edilmiş olduğu
şeklinde bir mazlumiyet duygusuna
kapılmış olup, Kürt partiler ve halk, başta Kerkük
şehri olmak üzere kuzey Irak’ın Kürt bölgesi olduğundan emindi.
Farklı bir görüş ortaya koyan tarihi ve akademik kaynaklara
rağmen, onlar geniş Irak toprakları üzerinde kendi ülkelerini
inşa etmelerinin tarihi hakları olduğuna inanıyorlar. (Bkz.
aşağıdaki kaynaklar)
Kürtler
arasında, her ne pahasına olursa olsun bir Kürt devleti kurmak için
büyük bir arzu doğdu. İşgal güçlerinin Kürt partilere mutlak
destek vermesi ve Irak devletinin yıkılması nedeniyle hiçbir
otoritenin ve hukukun üstünlüğünün söz konusu olmaması, Kürt
otoritelerinin bu mesnetsiz özlemleri hayata geçirmeleri için bir katalizör
haline geldi. Saddam Hüseyin’e karşı savaştıkları için
hedef haline gelmelerinin ardından Kürt davasına sempati
duyulması sonucu Batının verdiği maddi-manevi destek bu
furyanın güçlenmesinde büyük rol oynadı.
Bu
aşamaya dek Kürt partiler ve kadroları tecrübesizdi ve
onyıllarca engebeli dağlarda Irak devletiyle savaşmaları
sonucunda sertlik, aşiretçilik, hoşgörüsüzlük ve verimsizlik hakimdi. Bu partiler doksanların başlarındaki
Güvenli Bölge döneminde ve işgal sonrası dönemde tüm bu özellikleri
beraberlerinde taşıdılar.
Böylece,
kuzey Irak’ta çoğunluğu oluşturan milyonlarca Kürt olmayan
Iraklılar için en zor zaman başladı. Devletin sivil yönetim,
güvenlik ve askeri kanatlarının çoğunun denetimi Kürt siyasi
partiler, milisler ve güvenlik güçlerinin eline geçti. İşgal
güçlerinin gözetimi altında, bunların denetim alanı, bu
bölgelerde birkaç milyon Arap, Türkmen, Yezidi ve Şebek
yaşamasına rağmen, (1,37 milyon nüfuslu) Diyala ilinin
yaklaşık %50’sini ve (830.000 nüfuslu) Kerkük ilinin %90’ını,
(± 1 milyon nüfuslu) Salah al-Din ilinin %20 ve (± 3 milyon nüfuslu) Musul
ilinin %75’ten fazlasını kapsayacak şekilde genişletildi.
Bu geniş bölgede Kürtlerin tahmini büyüklüğünün ise bir milyon
kişiyi geçmediği düşünülmektedir.
Kürtler,
denetimi halen Kürt bölgesi dışında olup, Kürt yönetimine
bağlama planları içinde yer alan topraklara da büyük ölçüde hakim oldu. Bölgenin demografisini değiştirmek
amacıyla, milyonlarca Kürt olmayan Iraklı üzerinde milliyetlerini
değiştirmeleri yönünde baskı uygulanıyor – Kürt ailelerin
göç ettirilmesi ve etnik temizlik de buna ilave oluyor.
İşgalin ilk günü
Devlet
kurumları ortadan kalkınca, devlet daireleri yağma edilip
yakılmaya başlandı ve bu bankalara, üniversitelere,
belediyelere, özel radyo ve televizyon kanallarına ve hatta hastanelere
kadar vardı. Peşmerge milisleri devletin, Baas partisinin ve bir çok
durumda Kürt olmayan yurttaşların imkanlarını
ele geçirdi. Araplar köylerini terk etmeye zorlanıp mal ve mülklerine el
kondu. Çok sayıda makine, araç ve devlet belgeleri Süleymaniye, Duhok ve
Erbil’e taşındı.
Siyasi
partiler tarafından desteklenen Kürt milisleri de başta Kerkük olmak
üzere bu geniş bölgelerde devlet binalarını ele geçirmeye
başlayıp bu mal ve mülkleri kendi aralarında
paylaştılar. Bu binaların birçoğu, Kürtleştirme süreci
kapsamında bölgeye getirilen Kürt aileler için konut ya da ofis haline
getirildi.
Demoğrafik değişim
Devlet
kurumları
Irak devlet
kurumlarının neredeyse tümünün parçalanmış ve Irak
yurttaşlarının psikolojik ve ekonomik olarak bitkin
düşmüş olması, iyi organize ve silahlı Kürt partileri ve
milislerinin işgal güçlerinin gözetimi altında dört ildeki bu
bölgelere ve buradaki devlet kurumlarına girip denetim
alanlarını genişletmelerini kolaylaştırdı. Asgari
eğitim seviyesine sahip olmayan Kürt Peşmerge mensupları ve
partizanlar şehirlerde, ilçelerde ve beldelerde üst mevkilere geldi. Sonuç
olarak, ilçe ve beldelerin idari amiri ve belediye başkanı olarak atandılar.
Böylece, devlet dairelerinin müdürlerinin çoğu etnik olarak Kürtlerden
olup, bunlar belediye meclislerinin denetimini de ele geçirdi. Kuzey
Irak’ın geniş bölgelerinde onbinlerce Kürt, devlet dairelerine
yerleştirilerek bazı bölgelerde devlet personelinin sayısı
iki kat arttı.
Atamalarda
Kürt milliyetçiliği ve parti mensubiyeti esas alındı. Bu
yollarla Kürt olmayan birçok kişi kendi partilerinden uzak konumlarda,
Kürt partilerinin gündemi doğrultusunda çalışmak zorunda
bırakıldı. Ayrıca, Kürt partileri kendi büyüklükleriyle
orantısız olarak Irak devletinde çok sayıda görevi ele
geçirdiler. Irak Devletindeki toplam 165 üst düzey görevden 65’ine Kürtler
sahip bulunuyorlar.
Uluslararası
toplumun ve Irak Hükümetinin ilgisi, ülkenin ortasında devam eden kanlı
kavgalar üzerinde yoğunlaşırken, Irak’ın devlet
kurumlarının hiç varlık gösteremediği kuzey bölgelerini
Kürt partileri ve milisleri yönetti. Bu koşullarda, askeri, güvenlik ve
polis güçleri dahil, devletin tüm
kurumlarının yeniden inşası, bu kurumları ‘Kürtleştirme’
amacı gözetilerek yürütüldü. Devlet memurlarının
sayısı birçok yerde iki katına çıktı ve çok
sayıdaki Kürt Peşmerge milislerin tüm valiliklere
dağılmasının yanı sıra, Musul’da konumlanan iki
Irak askeri tugayının ezici çoğunluğu da Kürtlerden
oluşuyordu.
Kerkük’teki
güvenlik gücünün yerini Süleymaniye, Erbil ve
Duhok’tan getirilen yüzlerce Kürt aldı. Polis amirleri ve
mensuplarının çoğunluğu Kerkük ilindeki Kürt partilerden
olup, diğer bölgelerin çoğunda da bu görevler onların elindedir.
Kürt partiler kuzey bölgelerinde dağılan Irak ordusunun tüm
silahlarını ele geçirmiş olup, bunlar Irak’ın toplam silah
gücünün yaklaşık dörtte birinden fazlasını
oluşturuyordu ve aralarında tanklar, birçok farklı tipte
uçaksavar füzeler ve havan topları olan bu yüzbinlerce hafif ve
ağır silahların hepsi Kürt illerine taşındı.
Bu geniş
bölgelerde çok sayıda kalifiye personelin yerine kalifiye olmayan
Kürtlerin geçmesine iki önemli faktör yol açtı:
ö
Kürt siyasi partileri tarafından ortak bir
Kürtleştirme politikasının benimsenmesi.
ö
Daha önce devlet dairelerinde önemli mevkilerde
bulunmuş çok sayıda personelin kaçması.
Dolayısıyla,
bunların yerini dolduracak kalifiye personel bulunmasına çok ihtiyaç
vardı, fakat Kürt yönetiminin böyle personel bulamaması,
atamaların çoğunluğunun kalifiye olmayan, birçoğu ilk ya da
ortaokul eğitimi görmemiş Kürt personelden oluşmasına yol
açtı. Sonuçta taksi şoförleri polis şefleri olurken, Tarım
Enstitüsü mezunları alakasız devlet dairelerinde müdür oldular.
Hiçbir formel eğitim ya da kurs görmemiş
olan Peşmerge militanları devlet dairelerinde yönetici mevkilere
gelirken, ilkokul mezunları güvenlik güçleri, polis ve orduda subay
oldular.
Tüm
şehir, ilçe ve beldelerde milis ve güvenlik güçlerinin desteğini
arkasına alan yüzlerce Kürt parti merkezleri açıldı. Kürt
partiler diğer milliyetlerin mensuplarından çok sayıda
işbirlikçi kazanmak için büyük meblağlar harcadı.
Irak
seçimleri, bu geniş bölgelerin Kürt bölgesi olduğuna ve bu bölgeleri zorla
ele geçirmek gerektiğine dair ısrarını gizlemeyen Kürt
partilerin ve onlara bağlı milislerin denetim altında
yapıldı. İşgal gününde Kerkük ilinin nüfusu 870.000
kişiydi. Aralık 2005 seçimlerinde bu ildeki seçmen sayısı
800.000 oldu.
Seçimler
sırasında oylarını almak için kendilerine sembolik meblağlar
ödenerek Kürt olmayan yurttaşların yoksulluğu sömürüldü.
Dahası, önemli mevkilerde bulunan kişilerin birçoğuna Kürt
partilerin gündemlerini desteklemeleri için büyük meblağlar ödendi. Her
türlü manipülasyon ve seçim hilelerine başvurarak
Kürt partileri çoğu bölgede seçimi kazandı, ve bu da onların bu
bölgelerde yönetim ve karar mekanizmasının belli başlı tüm
mevkileri üzerindeki denetimlerini arttırdı. örneğin:
ö
Nineveh İl Meclisinde 41 üyeden 31’i Kürt’tür. Bu
kısmen Sünni boykotu nedeniyleydi.
ö
Kerkük İl Meclisindeki 41 üyeden 24’ü Kürt’tür.
ö
Erbil’de İl Meclisindeki sandalyeler iki Kürt partisi
arasında eşit olarak paylaşıldı.
ö
Kifri Belediye Meclisinin tüm üyeleri Kürt’tür.
ö
Hanekin’de yıldırma ve ayartma çabaları
sonucunda Belediye Meclisindeki diğer milliyetlerden temsilciler Kürt
partilere katıldılar.
Kürt göçü
Kürt partiler,
işgalin başlamasıyla birlikte yüzbinlerce Kürt
yurttaşı çoğu kez onlara bir meblağ ve/veya maaş
ödeyerek, işgalin ardından Peşmergelerinin girdiği yeni
bölgelere göçe teşvik etmeye başladılar. Siyasi partilerde ya da
Peşmerge milislerinde yüksek mevkilerde bulunanlar, belediyelerin,
devletin ya da Kürt olmayan kişilerin arazileri üzerine kendilerine ev
yapmak için finansman yardımı yaptılar. Yeni mevkiler elde
edenlerin yanına yüzlerce aile ferdi geldi ve bu geniş bölgelerin
şehirlerinde yeni mahalleler oluştu. Kürtler ve Türkmenler Baas
rejimi tarafından Kerkük’ten çıkarıldığında
120.000 Kürt olduğu tahmin ediliyordu, fakat Kerkük’ten
çıkarılanların çoğu Süleymaniye ya da Erbil
doğumluydu.
Kürtleştirilmiş
yönetim sahte karneler düzenledi ve başta Kerkük olmak üzere yeni
bölgelere gelen Kürtlerin nüfus kayıtlarını nakletti. Yeni
gelenlere kimlik kartları ve pasaportlar verildi, fakat Kürt partilerin
Şeyhan ilçesinin nüfus kayıtlarını Kürt Duhok iline
nakletme girişimleri başarısızlığa
uğradı. Arapça yerine Kürt dilinin öğretilmesi için Süleymaniye,
Erbil ve Duhok ilinden binlerce personel ve
öğretmen görevlendirildi. Erbil, Bartallah,
Şeyhan ve Duhok gibi birçok şehir arasındaki karayolları
üzerine konan kontrol noktalarına Peşmerge milislerinden unsurlar
yerleştirildi.
Binlerce Arap
aile bu geniş bölgeleri Peşmerge milislerinin ilk girdikleri günlerin
ardından terk ederken, diğer Araplar da Kürt milislerinin bölge
üzerindeki denetiminin pekişmesiyle eşzamanlı olarak husumet ve
düşmanlıkların artması üzerine terk ettiler. Sadece Kerkük
ilinde birçokları Baas rejimi öncesinde de mevcut olan yaklaşık
25 köy boşaldı.
Arazilere,
özellikle devlete ve yurttaşlara ait arazilere el konulması, bu
bölgelerde Kürt Güvenli Bölgesinin kurulmasını izleyen, özellikle de işgali izleyen dönemin önemli bir
özelliğidir. İlk kez 1991’de devlet kuruluşlarının
yönetimine geçen Kürt partileri devlet kurumlarının yönetimi ve
devlet anlayışından yoksundu. Sonuç olarak, dağlık
bölgelerden yeni gelenler Kürtleştirilmiş yönetimin desteğinde
belediyelere, devlete ve yurttaşlara ait geniş arazileri ele
geçirdiler. Bu arazilerin parti mensuplarının ve milislerin eline
geçen bölümü de muazzamdı; örneğin, Barzani ailesi Salah al-Ddin
ilçesinin tüm topraklarına el koydu. Bu arada, Kerkük ilinde Kürt aileler
türlü çeşitli arazilere ve çok sayıda binaya el koydular. Bunun
sonucunda, Kerkük ilindeki Mülkiyet Hakları Komisyonuna açılan
bireysel davaların sayısı 40.000’i aştı, bunların
çoğu Türkmenlere aitti.
Diğer insan hakları
olayları
İşgalden
sonra kuzey Irak’taki genel durumun belli başlı özellikleri
şunlardı:
1.
Hukukun üstünlüğünün ve bunu koruyan güçlerin olmaması
2.
Kürt partileri ve milislerinin mutlak denetimi ve bunun
belli başlı özelliklerinin aşağıdaki şekilde
olması:
a.
Anti-demokratik aşiret zihniyeti
b.
Genel ve mesleki eğitimsizlik sonucu profesyonellikten
yoksunluk
c.
Onyıllarca süren bir savaş halinde, çetin dağlık
bölgelerde yaşama sonucu sert ve saldırgan bir tabiata sahip olma
3.
Irak Devleti ve uluslararası toplumun ilgisi, orta
Irak’taki kavgaların neden olduğu felakete
odaklanmıştı
4.
Irak’ın bölgedeki diğer etnik grupları,
önceki diktatörlük rejiminin asimilasyon politikaları sonucunda bitkin
düşmüştü.
5.
Uluslararası insan hakları örgütlerinin ve hatta
Birleşmiş Milletlerin burada varlık göstermemesi, izleme ya da
takip çalışması yapılmaması nedeniyle çok
sayıdaki insan hakları ihlali yıllarca kayıtlara geçirilip belgelendirilemedi.
Bu
koşullar altında, bölgede Sünniler ile Şiiler arasında bir
çatışma yaşanmamış olsa da, yıldırma,
tutuklama, gözaltı, cezaevlerinde işkence, kaçırma, suikast,
cinayet ve Kürt olmayan etnik gruplardan ve Kürtleştirme
politikalarına karşı çıkan diğer birçoklarından
kişilerin kaybolması şeklinde binlerce olay yaşandı.
Güvenlik kaygısıyla, binlerce Yezidi, Şebek,
Keldani-Süryani, Türkmen ve Arap ailesi, güvenliğinden Kürt Peşmerge
milislerinin sorumlu olduğu bölgeleri terk ettiler. Bugün Kerkük’te
kaçırılan kişi sayısının 238 olduğu tahmin
ediliyor ve sayısı bilinmeyen daha çok sayıda
kaçırılmış insan var.
Bu geniş
bölgelerde Kürt güvenlik güçleri (Asayiş), Baas Partisi
binalarını Kürt milislerinin merkezlerine dönüştürüp buralarda
muhalifleri gözaltına aldılar. Bu merkezlerin Musul şehrinin
doğusunda ve Nineveh ovasında yayılmış, yüzlercesi
Kürt olmayan nüfusun çeşitli şekillerde yıldırılarak
baskı altına alınması için faaliyet göstermektedir. Kürt
partilerin merkezleriyle koordinasyon içerisindeki güvenlik ajanları
yurttaşlar hakkında bilgi toplamakta, Şebeklerin
ve Keldani-Süryanilerin Duhok şehrine ve diğer bölgelere girmelerine
engel olmakta, Kürt partilerin hâkimiyetine karşı çıkan
Yezidileri hedef almaktadır.
Kürt
milislerin sözde Kürdistan haritasına dâhil edilen Telafer ilçesinin
denetimini ele geçirme girişimleri sırasında, bölgeye iki kez
tanklar ve helikopterlerin de yer aldığı, her türlü
ağır silahların kullanıldığı imha
saldırılarında bulunuldu. Sonunda binlerce işgal askeri ve
Kürt milisleri şehre hücum edip 100.000 kişinin Telafer’i terk
etmesine neden oldu. Küçük çaplı saldırılar, tutuklamalar, suikastlar,
kaçırmalar üç yıl devam etti. Çok sayıda kişinin hâlâ ülke
içinde yerinden edildiği düşünülüyor.
2005
yılında Kürt milisler tarafından Türkmen siyasi parti
binaları ve kurumları basılarak, onbeş
okul, gazete, matbaa, yerel radyo-televizyon istasyonu ve siyasi parti
merkezleri dâhil, yirmi dört binaya el kondu. Erbil’de yaşayan ve Kürt
partilere sadık olmayan Türkmenlerin devlet dairelerinde
çalışmasına izin verilmedi. Tüm bölgelerde Kürt olmayan
yurttaşlar okullarda Kürtçe okumak zorunda bırakıldı.
Birçok
Keldani-Süryani köyü boşaltıldı, onlarca Yezidi siyasetçi
tutuklandı, Şebek aktivistler
suikasta uğradı, yüzlerce önde gelen Baasçı öldürüldü ve
Türkmenlerin arazilerine el kondu.
Kürt
otoriteler, diğer toplumlardan çok sayıda işbirlikçi kazanarak
bunları kendi ulusal partilerine karşı partiler ve sivil toplum
kuruluşları kurulması için kullandılar. Bu
işbirlikçiler siyasi şirketlerde kullanıldılar.
Birçokları Kürt partiler için casusluk yaptı. Seçimlerde diğer
toplumların oyları satın alındı.
Şehirlerin,
sokakların ve binaların adları Türkmence ya da Arapça’dan Kürtçe’ye
çevrildi. Devlet dairelerinde tabelalar Kürtçe yazılıp, özellikle
hastanelerde Kürt olmayan yurttaşlar çok mağdur oldular.
Bu geniş
bölgelerde Kürt partilerin hâkimiyeti, Kürt mahallelerin ve şehirlerin
yeniden canlanmasına, Kürt olmayan bölgelerde ise gelişimin geri
kalmasına yol açtı.
Kuzey Irak’ta
ortaya çıkmaya başlayan en tehlikeli olgulardan biri, hayat
standardı ve ekonomik güç bakımından bir yanda Kürt halkı
ile diğer yanda Kürt olmayan halk arasındaki büyük farktır. Bu
olgu, işgal sonrasında Kürt milislerin denetimi ele geçirdiği
geniş bölgelerde genelleşen aşağıdaki faktörlerle
alakalıdır:
1.
İşgal sonrası Kürt partiler tarafından
işgal edilen bölgelerde yüzbinlerce Kürdün
aşağıdaki yerlere atanması:
a.
Devlet daireleri – örneğin;
i. Kerkük ilinde
%90’ı etnik olarak Kürt olan on binden fazla personel atanması.
ii.
Karatepe beldesine yaklaşık iki bin Kürt
atandı.
iii.
Duhok’tan binlerce Kürtçe öğretmen, Musul bölgesine
atandı.
b.
Irak ordusu – örneğin, Musul’daki iki Irak ordu
birliğinin %80’den fazlası etnik olarak Kürtlerden oluşuyor.
c.
Güvenlik gücü ve polis – örneğin, Kerkük ilindeki
güvenlik gücünün yerini tamamen Kerkük ilindeki Kürtler aldı.
d.
Peşmerge milislerin sayısının
arttırılması – örneğin, 2004–2005 yıllarında
onbinlerce Peşmerge militanının alınması.
e.
Kürt bölgelerindeki atamalar – örneğin, parti
mensubiyeti esas alınarak, Kürt bölgelerinde aynı zamanda Kürt
partilere mensup olan yaklaşık bir milyon kamu personeli
bulunmaktadır. Tersine, Kürt olmayanların atanmaları son derece
sınırlıdır.
2.
Kürt otoriteler:
a.
1990’ların ortalarından beri Irak’ın
gelirlerinin %13’ünü almakta olup, diğer toplumlar bundan hiç pay almamaktadır.
İşgal sonrasında üç Kürt ilinde Kürtlerin sayısında
önemli bir düşüş olmasına rağmen, Kürtlerin Irak bütçesinin
toplamı içindeki payı %17’ye çıkmış olup, diğer
Iraklı toplumlar hiçbir pay almamaya devam etmektedir.
b.
1991’den beri Irak’ın neredeyse tüm
ithalatının girdiği Habur
sınır kapısından muazzam bir meblağ tahsil etmektedir.
3.
Irak’ın kuzeyindeki devlet dairelerine Kürtlerin hâkim
olması da Kürt halkı için yeni bir ekonomik fayda
sağlamıştır. İşgalden bu yana
Kürtleştirilmiş yönetimler bu geniş bölgelerdeki binlerce
projeyi Kürt müteahhitlere vermiş olup, bunlar da
Kürt yöneticiler ve Kürt işçiler kullanmaktadır.
Kürtlerin
ekonomiye, sivil, askeri, güvenlik yönetimine hâkim olarak Kürt olmayan
toplumların topraklarını zapt edip Kürk bölgesine ilhak etmek
için onlara boyun eğdirmeye çalıştığı
Irak’ın kuzeyinde işgalden bu yana geçen altı yıllık
süre içinde yaşanan gelişmeler bunlardır.
___________________________
Kaynaklar:
1. Phebe Marr, “The Modern History of Iraq”
[Irak’ın Modern Tarihi], s. 9
“Yakın
tarihte Kürtler, dağlardan eteklere ve ovalara göç ettiler,
birçokları kuzeyde Musul içine ve çevresine, güneyde ise Diyala Nehri
boyunca yer alan şehir ve kasabalara yerleştiler, fakat Kürtlerin
çoğu hala dağların aşağı yamaçları boyunca
yaşayıp tarımcılık ve hayvancılık
yapıyor.”
2. Edger O’balance, “The Kurdish Revolt” [Kürt İsyanı], s. 33
“19.
yüzyılın sonuna dek Orta-Doğu’nun kuzey
kısımlarındaki dağları ve ovaları boyunca bütün
hayvanları ile birlikte dolaşarak taze otlaklar arayan büyük bir
aşiret topluluğunu görmek hem muhteşem hem meşum bir
olaydı - çünkü bedevi Kürtler çekirge sürüsü gibi dolaşarak beslenir
ve kavga ederlerdi.”
3. David McDowall, “A Modern History
of the Kurds”
[Kürtlerin Modern Tarihi], I.B.Tauris & Co Ltd Publishers 1996, London & New York, s. 144.
“Musul –
Bağdat karayolu boyunca yer alan köyler ve kentler esas olarak Türkçe
konuşan Türkmenlerindi”,
“Fakat komisyonun
not ettiği gibi, Kürtler ‘tarıma elverişli arazileri ele geçiriyor
ve belirli kentleri “Kürtleştiriyor”’ ve bunlar özellikle karayolu boyunca
yer alan Türkmenlere ait yerler.”
4. William
R. Hay, “Two Years in Kurdistan 1918 – 1920” [Kürdistan’da İki Yıl:
1918 – 1920], (William Clowes and
Sons, Limited, London and Beccles
1921), s. 81 – 83
“Dizai aşireti yaklaşık 3 yüzyıl önce
tepelerden inmiş ve Kuştepe çevresindeki
birkaç köye yerleşmiş. 19. yüzyılın ortalarında
yayılmaya başlayıp, hızla ülkenin Dicle’ye kadar olan
kısmını tamamen kaplamışlar. 1920’lerin sonlarında
Erbil ilçesinin nüfusunun üçte birini
oluşturuyorlar.” “Yüzyıldan kısa bir süre önce Kara Çok
Dağı yamaçlarında çok miktarda ağaç ve çalı
olduğu bildiriliyor; ancak, Kürtler gelince bunlar hızla ocakta yakılmak
için kesilmiş ve artık bunlardan eser yok.”
5. Agy., s. 10
“Mendeli gerçekte ideal bir eğitim sahasıydı.
İlçede dört dil muteberdi ve kasabalıların çoğu dördünü de
biliyordu. Çocukken, ebeveynlerinden anadilleri Türkçeyi, sıcak havalarda
gittikleri tepelerde yaşayan kişilerden ve bakıcılardan ise
yerel Kürdo-Lurice
lehçesini öğreniyorlardı. Daha sonra, hurma bahçelerinde
çalışanlardan Arapça, kasabalarına gelen ve evlerinde misafir
kalan tüccarlardan ise Farsça öğreniyorlardı."
6. George
Keppel, “Personal Narrative of Travels in Babylonia, Assyria, Media, and Scythia”
[Babil, Asur, Medya ve İskit Seyahatnamesi], H. Colburn 1827, Cilt I, s. 30
“Biz bu Moolah’ı görmeden daha birkaç hafta önce,
sınıra yakın bir Türk kasabası olan Mendali’nin
belli başlı kişilerinden biriymiş kendisi. O günlerde Davud Paşa’nın can dostu,
"boğaz-kesenlerinin en iyisi" ve en amade suikast enstrümanı imiş.”
7. Agy. s. 267
“Tekneden sonra
yaklaşık 3 km nehir kıyısında ilerleyerek Bakuba’ya varıp, ikinci gün böyle yol aldık.
Görünüşe bakılırsa burası çok hatırısayılır
bir yermiş, fakat Muhammed Ali Mirza komutasındaki Kürt ordusu
tarafından neredeyse tamamen harabeye çevrilmiş.”
8. Agy., s. 276 - 281
“Gece saat onbirde Şahraban’a
vardık ve burayı neredeyse tamamen terkedilmiş
halde bulduk. ---. Issız sokaklarda dolaştık, bir süre içinde
insan bulunan hiçbir ev bulamadık, sonunda bir kervansaraya geldik, burada
karşılaştığımız biri bize buranın tüm
sakinlerinin burayı terkettiklerini, Kürtler
tarafından yağmalanıp harabeye çevrildiğini söyledi.” “Bu
kasaba, çok aylar önce, Bağdat beyliğinde en büyük nüfusa sahip ve
müreffeh yerlerden biriymiş, şimdiyse tüm nüfusu yaklaşık 3
aileden oluşuyor.”
9. Agy., s. 290 - 291
“Çadırlarımız
kasabanın kuzeyine kurulmuştu. Kızıl Rubaut,
kinci bir ruha sahip olan Kürt düşmanlarından komşularıyla
aynı şekilde”
10. Agy., s. 293
“Bir buçuk saat
içinde kendimizi Baradan’da bulduk, diğer
köylerle aynı şekilde burası da Kürt ordusunun
akınlarından mağdur olmuş.”
11. Agy., s. 297
“Antik
özelliğiyle ünlü Hanaki, Bağdat
Beyliğinin sınırını oluşturup, iki rakip güç
arasında yer alma talihsizliğinin tabii sonucu olan bir kadere sahip
olmuş. Yaklaşık iki yıl önce, Muhammed Ali Mirza
tarafından alınmış olup, o zaman savaşın
acılarından payını almış olmalı.”